19 Mayıs 2018 Cumartesi

MUSTAFA FİLMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ, Gazeteci, Araştırmacı - Yazar: HÜSNÜ MERDANOĞLU

MUSTAFA FİLMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Sözde, ağırlıklı olarak Atatürk’ün ”insan” yönünün işlendiği izlenimi verilerek, 29 Ekim 2008 günü gösterime giren “Mustafa” adındaki film, çok eleştirildi, çok tartışıldı ve tartışmalar halen sürmektedir. Internet gibi günümüz teknik olanaklarının da yardımıyla söz konusu filme yönelik eleştirileri izlemek kolay oldu. Ancak söz konusu eleştirilerde birbirinden oldukça farklı yaklaşımları kavramak pek de kolay olmadı. Çünkü bu konudaki eleştiriler ak ile karanın çelişkisi gibi farklılıklar göstermetedir. Anılan filme yönelik eleştirileri izlendikçe, inceledikçe; “aydın” görünümlü kişilerin, belli bir konuda ne denli aykırı düşündüklerini izlemek oldukça düşündürücü oluyor. Bu bağlamda, “Mustafa” filmi ile ilgili kimi eleştirilere değinmeyi, Atatürk’ün doğru anlaşılmasına katkı olması anlamında, görev olarak görmekteyim.

“Mustafa” Filminin İçeriği
Yapımcısı Can Dündar olan film, “Mustafa” adını taşıyor. Başarısı ve dehası yendiği düşmanlar tarafından bile takdirle karşılanan, yalnız Türk tarihinde değil, dünya tarihinin bile benzerine rastlanamayan devlet kurucusu “Mustafa Kemal Atatürk” olarak bilinen bir kahramanın adının “Mustafa” olarak anılmasının nedenini film izlendiğinde anlamak mümkün olmaktadır.

Filmde, Atatürk’ün insan yönünü işlendi görünümü altında, kahve ve rakıyı çok içtiği öne çıkarılarak, yakınlarını bile harcayacak kişilikte olduğu izlenimi verilerek, Atatürk’e sinsi bir saldırı yapılmakta böylece; Atatürk’ün kamuoyundaki saygınlığını sarsılmasına, sıradışı duruma getirilmesine çalışılarak psikolojik savaş yöntemi uygulanmıştır.

Kemalist Büyük Türk Devrimi’nin gerçekleşmesi sürecinde, medreselerin kapatılması, Atatürk’ün mahalle mektebinde hocasından yediği dayağın intikamı olarak vurgulanmakta böylece, film yapımcısı Atatürk’ün devrimci kişiliğini örtülü olarak yadsımakta, yer yüzünde gerçekleşen diğer devrimler içerisinde insan onuru ile en çok örtüşen Kemalist Büyük Türk Devriminin içeriğini yönelik kin ve nefreti filme yansıtmaktadır.

Çankaya’da Atatürk’ün gözetim ve denetiminde düzenlenen akşam sofralarında karatahta bulundurulduğunu dikkate almayarak, bu toplantıların eğitsel ve karşılıklı bilgi alışverişi olduğunu görmezden gelen film yapımcısı, bu yemekli akşam toplantılarını bir eğlence toplantıları olarak yansıtmakla, Atatürk hakkında olumsuz düşünmeyi görev edinmiş art niyetlilere malzeme verme görevini yerine getirmetedir.

Kemalist Büyük Türk Devletinin ilk anayasası olan 1921 anayasasında yer alan ve günümüz il İdaresinin görevlerini içeren “Vilâyet şûraları vilâyetler halkınca müntahap âzadan mürekkeptir.” hükmü doğrultusunda Atatürk’ün yaptığı açıklamalar, belli bölgelere özerklik verilmesi olarak çarpıtılmakta, Atatürk’ün çok partili yaşam için yaptığı girişim ve çabaları örtülerek, Atatürk’ün dini, din tacirlerinin elinden kurtardığı saklanıp, din karşıtı gibi gösterilmekle, aynen emperyalist güçler paralelenide, Atatürk karşıtlarının ekmeğine yağ sürülmektedir.

Yandaşı köşe yazarlarınca kamuoyuna “Atatürk uzmanı” olarak dayatılan film yapımcısı Can Dündar; “Tekalif-i Milliye Emirleri” olarak bilinen ve Sakarya Savaşı öncesinde, savaşın önemini halka yansıtmak için yayımlanmış olan ulusal emirleri, Büyük Taarruzu öncesi yayınlandığını belirtmesi gibi temel yanlışlıklar, film hazırlığının gelişigüzel yapıldığını, asıl amacının; Atatürk’ü yargılamak olduğunu ortaya koymaktadır.

Filmde işlenen olumsuzluklar kadar, daha da yıkıcı olan ise; sanki bu güne dek bir “resmî ideoloji” yaratılmış ve Atatürk ile O’nun devrimleri bu ideoloji doğrultusunda anlatılmış gibi oldukça ulusal yönden olumsuz bir izlenimin uyandırılmasına yönelik çaba içinde olunmasıdır.

Kimi Eleştiriler ve Çelişkiler
“Mustafa” filmine yönelik eleştiri ve değerlendirmeler, birbirinden oldukça farklı, aykırı ve çelişkilerle dolu gelişti.

Filmi beğenenler düşüncelerini;
“Filmde ruh vardı”, “muhteşemdi”. Film yapımcısı “takdir edilmesi gereken gazetecilik başarısı” gösterdi. Film “Atatürk üzerine yapıla gelmiş en iyi belgesellerin başına gelip yerleşti”, “Mustafa filmi Can’ın belgeselciliğinin taçlanmış bir örneği” diyenler, filmin “adeta hûşû içinde, nefes almadan ve çıt çıkarmadan izledi” şeklinde belirtmişlerdir.i

”Atatürk karşıtlarının görüşlerine ağırlık verilmiş... Yanlış olmuş”, ”hiç tutmadım”. ”Uzun zamandır bu kadar sıkıldığım bir film olmamıştı” diyenler, ”Belirli düşüncelerin araya yerleştirilmesi suretiyle olumlu olmayan bir Atatürk çizgisi çizme peşinde” olduğu, “Mustafa’yı izlerken değil ağlamak, sıkıntıdan ayaklarım uyuştu... Biyografi deseniz değil, çünkü Atatürk’ün hayatından bazı önemli kareler yok. Kopukluklar had safhada, kurgu, canlandırma çekimleri çok başarısız. Yeni mezun bir öğrencinin eseri olsa daha olumlu, teşvik edici sözler söylenebilir ama ‘Ben belgeselciyim’ diyen biri, profesyonel biri, bir gazeteci yani Can Dündar sınıfta kalmış sayılır” diye vurgulayanlar, filmi “başarısız” bulanlar olduğu gibi film yapımcısının “örtülü işbirlikçi” olduğu üzerinde duranlar da olmuştur.

“Mustafa” filmine yönelik bir başka yaklaşım şu satırlara yansımıştır;
“Türkiye içinde iki türlü işbirlikçi var; bir kısmı açık açık, ‘Biz de Cumhuriyet’e, Atatürk’e, Lozan’a, sosyal ve laik hukuk devletine karşıyız’ diyorlar. Laflarını sakınmıyorlar. Buna karşılık elit ve entelektüel kimlikli çevrelerdeki ‘aydınımsı’ Batıcılarımız ise oyunu farklı oynuyorlar; haktan (ve halktan) yana görünüp emperyalizmin işine yarayacak her türlü malzemeyi üretiyorlar. Ben bunlara ‘örtülü işbirlikçiler” adını taktım. Her yerde karşımıza çıkarlar; iş çevrelerinde, akademik çevrelerde, sanat çevrelerinde Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü sever görünüp el altından sömürgecilerin bayıldıkları ürünleri onlara teslim ederler.”

“Emperyalizmi Anadolu’dan kovan Atatürk kimliği yerine karga kovalayan bir çocuk sergileniyor. Sen misin “yedi düveli” kovalayan kahraman, al sana, karga kovalayan bir figür sokarım kafalara dercesine…ii

Turgut Özakman’ın Değerlendirmesi
Mustafa filimi ile ilgili olarak yapılan tartışmalar bağlamında 13 Aralık 2008 akşamı 32 programına katılan, “Şu Çılgın Türkler” yapıtının yazarı Sayın Turgut Özakman, “tashih edilmelidir” demekle yetinip, “bu film olmamış, Atatürk’ü gereği gibi anlatmıyor, derhal gösterimden kaldırılmadır.” Dememiş olması, başta bu satırların yazarı olmak üzere Kemalistleri üzmüştür.

Gerçi sonraki günlerde Sayın Özakman, Cumhuriyet gazetesinde konuyu yönelik düşüncelerini yazıya dükmüş, bu yazı içeriğinde şu eleştirilerdi bulunmuştur; iii

Mustafa’da genel bir tema yok,
Emperyalizmden hiç söz edilmiyor. Emperyalizm yok sayılarak yakın tarihimiz nasıl anlatılabilir ve anlaşılabilir?

Anadolu yanıp yıkılıyorken hiç acımıyor, kızmıyor. Zaferlere hiç sevinmiyor, coşmuyor. Düzayak, tekdüze bir seslendirme.

Gerçekleri bilim ahlakı ve anlayışıyla araştırıp saptayanlar için başka başka Atatürk olmaz.

Maksatlılar, niyeti bozuklar, bilgisizler, gafiller, aptallar, hainler Atatürk’ü kendilerine göre anlatmaya çabalıyorlar.

Doğumundan ölümüne kadar gittikçe büyüyen bir tane Atatürk vardır! Ötesi fasa fisodur.

Ne kadar sevgisiz bir işleyiş.
Koca bir hayatın içinden cımbızla birkaç cümle, birkaç ayrıntı seçip de bunları bir karakterin anahtarı diye ileri sürmek de sansür kadar akla ve ahlaka aykırı bir davranış olur.

Mustafa filminin bazı sahnelerinde, bir milletin tarihi boyunca en çok saygı duyduğu, arkasından en çok ağladığı bir kahramanın anısı ve saygınlığı, yaralanıyor, incitiliyor.

Filmdeki bu ruhsuzluk, Atatürk’ü küçültmeye, Milli Mücadele’yi önemsizleştirmeye, Cumhuriyet’i yermeye çalışan kafa ve kalemleri sevindirmiş, memnun etmiş görünüyor.

Milleti yaşasın diye ölüme atılan Sakarya ordusundan bir karecik bile yok.

Film neredeyse baştan aşağı yanlış. Hayret kere hayret!
Sayın Özakman’ın bu haklı eleştirileri içinde yer alan bir başka eleştirisi de; Mustafa filmi yapımcısının “zaman zaman yeni türbinlere oynandığı izlenimi” vermiş olmasına yönelik olmuştur.

Ne var ki, Sayın Özakman, bu denli eleştirdiği filme yönelik kimi beğenisini de; “Çekimler güzel, bazı yerlerde çok güzel, kurgu ustaca, teknik olanaklar akıllıca kullanılmış. Yerli, yabancı arşivlerden yararlanılarak etkili siyah-beyaz otantik filmler, fotoğraflar sağlanmış. Bu önemli, değerli bir başarıdır” cümleleri ile dile getirmiştir.

Filmin temel içeriğine yönelik onca olumsuzluklar karşısında bu övücü cümleler karşısında akla; “Emperyalizmin yanında (ve hizmetinde) sanat ve bilim olur mu?” sorusu gelmektedir.

Sonuç
Atatürk’ün kurduğu partide uzun yıllardır genel başkanlık yapan Deniz Baykal da, “Mustafa” filmini beğenmeyenler arasında yer almış ve “Atatürk kendi döneminin tüm liderleri diktatör olduğu halde bu yönde hiçbir eğilimi olmayan bir lider” olduğunu vurgulamıştır. Ne var ki, yıllarca siyaset ve çeşitli bakanlık koltuğunda bulunmuş olan Deniz Baykal, Atatürk’ün hak ettiği saygınlıkla tanınıp anlaşılabilmesi için bir yapıt önerememiştir. Aynı şekilde, Kültür Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Fikri Sağlar; “Resmi tarihin dışına çıkan, eleştiren ama çarpıtmayan, ‘Mustafa’ filmi ‘muhteşemdi.’ Diyerek görüşlerini açıklamış, o da kendi bakanlığı döneminde ortaya konulan Atatürk ile ilgili bir ya da birden çok baş yapıt özelliğinde kaynak önerememiştir.

“Yönetmenin çabasını Atatürk’ü anlatma gayreti olarak takdir etsek de yöntemi dolayısıyla filmin yanlış anlama, çarpıtma ve kitlelerin gözündeki Atatürk imajını haksız bir şekilde tahrip etme işlevi görmekten kurtulamadığını belirtmemiz gerekmektedir ”iv eleştirisinde bulunan Atatürk Araştırma Merkezleri, kendilerinden, İnkılâp Tarihi Enstitüleri gibi arşiv ve bilgi bakımından zengin kuruluşlardan yararlanılmadığını da belirterek, film yapımcısının Atatürk’ün gerçek kimlik, kişilik ve yapıtlarını kamu oyuna yansıtmak yerine, kendi vermek istediklerini öne çıkarma gayreti içinde olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.

Asıl ortaya konulması gereken ise; hainin ne zaman ortaya çıkacağı ve hiçbir hainin “ben hainim” demeyeceği gerçeğinden hareketle, başta Atatürk olmak üzere ulusal değerlerimizin kamu oyunda hak ettikleri saygınlıklarını korumaları için eldeki belge ve bilgiler doğrultusunda güvenilir yapıtların ortaya konulması olmalıdır.

Unutulmamalıdır ki Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin birleştirici unsurudur. Bu unsura yönelik saldırı, aslında birlik ve bütünlüğe yönelik saldırıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder