23 Mayıs 2018 Çarşamba

"KUVAYI MİLLİYE YAŞIYOR" Araştırmacı-Halkbilimci, Kemalist Yazar: HÜSNÜ MERDANOĞLU

KUVAYI MİLLİYE YAŞIYOR
Araştırmacı-Halkbilimci, Kemalist Yazar: 
HÜSNÜ MERDANOĞLU

Birinci Dünya (Paylaşım) Savaşında Almanların yanında yer alan ve savaş sonunda yenilmiş sayılan Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarında, Mondros Ateşkesi' ni (30 Ekim 1918) izleyen günlerden itibaren emperyalist devletler tarafından paylaşım süreci ile birlikte, Anadolu'da ve Trakya'da bir arayış süreci de başlamıştır. Bu arayış; kurtuluşu gerçekleştirmek için devlete sahip çıkacak ulusal güçleri oluşturma arayışı idi. Henüz, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ve arkadaşları Anadolu yolculuğunu başlayıp halkı ulusal birlik yönünde örgütlemeye başlamadığı için, halk kendi ulusal sorununa çözüm arama arayışına girmiş dernekler (cemiyetler) kurup kongreler düzenleme çabası içinde direnme hazırlığı içinde olmuşlardır. O günün deyimi ile "Kuvay-ı Milliye" olarak anılan ve günümüz Türkçecinde "Ulusal Güçler" anlamını içeren bu direnme güçleri, her geçen gün birbirlerine kenetlenip büyüyerek, Atatürk'ün başkanlığında birleşmişler yöresel kongreler, Erzurum ve Sivas ulusal kongrelerine, yöresel dernekler de Müdafaa¬i Hukuk derneklerine dönüşerek, düzenli orduyu doğurmuş böylece ulusal kurtuluşun gerçekleşmesi sağlanabilmiştir

Ulusal Kurtuluş Savaşımız sürecinde dört ayrı güç oluşmuştur. Bunlardan birisi Mondros paylaşım antlaşması ile ülkeyi paylaşma sürecini başlatan İşgal Güçleri (Kuvay-ı İşgaliye), işgalci güçlere karşı koymak için örgütlenen Ulusal Güçler (Kuvay-ı Milliye), Kuvay-ı Milliye'nin başarısını engellemeye çalışan işgal güçleri ve onlara yardım eden İstanbul Hükümeti tarafından kurulan Hilafet Ordusu (Kuvay¬ı İnzibatiye) ve Kuvay-ı Milliye'nin düşmanı cephede karşılayacak güç ye disipline kavuşması ile oluşan, Kuvay-t Milliye'nin de içinde yer aldıgı Düzenli Güçler (Kuvay-ı Nizamiye) dir. Elbette emperyalist güçleri yurttan atan güç, düzenli güçler (düzenli ordu)dir. Ancak, düzenli orduya her yönü ile destek veren etken, Kuvay-ı Milliye'dir.

Bu bağlamda Kuvay-ı Milliye (Ulusal Güçler); Ulusal Kurtuluş (Bagımsızlık) Savaşımızda (Milli Mücadele'de), ulusal bağımsızlığın kazanılması koşullarında kendine bir görev edinen; bu görevi hiç¬bir kişisel çıkar düşünmeden, canını tehlikeye atarak yapan; kadın-erkek, genç-yaşlı, varsıl-yoksul, asker¬ sivil, işçi-memur, imamından müderrisine dek her kademedeki din adamı, köylü-kentli ve diğerleri ol¬mak üzere işgalci güçlere karşı direnenler ile bu onurlu görevde, askerlere su ve ayran veren, sırtında mermi taşıyan köylü kadından, düşmanın bulunduğu yeri bildiren çobana, kayığı ile Anadolu'ya insan ve malze¬me taşıyan kayıkçıdan, istiklal (bağımsızlık) yolundaki kağnı komutanına, dağdan düze inen efeden, iyi ve kötü haberi telleyen telgrafçıya, rütbesiz erden, başko¬mutana dek görev üstlenen güçlerin genel adıdır. B u yönü ile Kuvay-ı Milliye; emperyalistlerin işgallerine, saldırılarına ve cinayetlerine karşı koyan Anadolu ve Trakya halkının özgü onur uğraş verenlerin adıdır.

Emperyalist güçlerin ve onun kontrolündeki İstanbul Hükümetinin, başta iç isyanlar olmak üzere çok çeşitli engelleme girişimlerine karşın, Kuvay-ı Milliye'nin ülke genelinde örgütlemesini gerçekleşti¬ren Atatürk, birçok konuşmasında, Kuvay-ı Milliye'¬nin amacını, Kuvay-ı Milliye'nin parolası niteliğinde olan; "Kuvay-ı Milliye'yi amir, irade-i Milliye'yi hakim kılmak" yani; ulusal güçleri etken, ulusal iradeyi egemen kılmak anlamında vurgulamıştır. Kuvay-ı Milliye özünde, "bütün dünya kurtuluşuna tarihin en büyük, en şerefli, en şanlı hizmetini yap¬mak" (1) yatmaktadır. Yalnız Türkiye'nin değil, bütün dünya insanlarının kurtuluşuna örnek olacak özellik¬teki ulusal Kurtuluş (Bağımsızlık) Savaşını gerçekleş¬tiren Kuvay-ı Milliye için "düşman" belidir. O düş¬man: Kuvay-ı Milliye'nin yayın organı olan Hakim¬yet-i Milliye Gazetesinde; "En büyük düşman, düşmanların düşmanı ne falan ne de filan milletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış bir saltanat halinde bütün dünyaya egemen olan 'kapitalizm' afeti ve onun çocuğu olan 'emperyalizm"' (2) şeklinde açıklanmıştır. Yine Atatürk tarafından, Kuvay-ı Milliye koşullarında söylenen şu sözler, Kuvay-ı Milliye'nin amacını ve hedefini vurgulaması yönünden oldukça anlamlıdır: "Türk'ün haysiyeti, onuru ve yetenek¬leri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!... O halde, ya istiklal ya ölüm!” (3) Onurlu yaşamak için, Kuvay¬ı Milliye ruhu taşıyanların ölümü göze alanlar sayesinde ulusal bağımsızlığımız sağlanmış, ancak bu uğurdu, her aşamada şehitler verilmiştir. Sadece bir örnek vermek gerekir ise; Kastamonu' nun çıkış kapısı olan Kışla Önü 'nde 1921 kışında yol kenarında duran, öküzleri geviş getiren bir kağnı arabası görül¬müş, kağnının yanına yaklaşan görevliler, kağnı üzerindeki cephaneyi korumak için kollarını germiş bir durumda donarak ölmüş olan, Seydiler Köyü'nden kahraman bir kadının cesedi ile karşılaşmışlarladır.(4)

Kuvay-ı Milliye harcamalarının karşılamasında çok güçlükler çekilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıp düzenli ordu kuruluncaya dek, giderler yöresel derneklerden, özellikle Müdafaa-i Hukuk derneklerinden karşılanmıştır. Ancak, Ankara Hükü¬metinin denetiminden uzak bölgelerde keyfiliğe kaçan, zorla para toplama uygulamaları da görülmüştür. Halktan zorla para toplamak yöntemi her şeyden önce, Kuvay-ı Milliye'nin amacı ile çeliştiği için, konuya bir yasallık kazandırmaya yönelik olarak, "nakdi ve ayni teberru" (para ya da mal bağışı) adıyla, halk Kuvay-ı Milliye için para ve mal vermeye yükümlü tutulmuşlardır. Ne var ki, bu yöntem de yöresel farklılıklara neden olmuştur. TBMM' nin açılışını izleyen ilk günlerde, ayni ve nakdi teberru yöntemine son verilmesi gündeme gelmiş, konu ile ilgili olarak Milli Savunma komisyonu Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak); "... Sorurnsuz kişilerin topladıkları yardım yerine, Maliye Bakanlığınca bir gelir kaynağı bulmak suretliye Kuvay-ı Milliye'nin iaşe işleri düzenlenirse, cephelerin savunulması daha başarılı olur..." demiştir. Sonunda, Büyük Millet Meclisinin 16 Mayıs 1920 tarihli ve 7 sayılı kararı yayımlanmıştır. Bu belge şu hükümleri içermektedir. "Kuva-yı Milliye'nin umu¬miyetle Müdafaa-i Milliye Teşkilatı'na rabtı suretiyle tevhidi ve buna göre tanzim edilecek bütçenin tertibi derdest olduğundan bunun neticesinde i'aşe ve infakın kami1en emvali umumiyeden temin edilmesine karar verildi. Bu kararın icrasına Müdafaa-i Milliye ve Maliye vekaletleri memurdur."(5) Günümüz Türkçe'si ile; "Kuvay-ı Milliye'nin Milli Savunma Bakanlığına bağlanarak. birleştirilmesi ve ihtiyacı olan giderlerin tamamen hazineden karşılanmasına karar verilmiştir." denilen bu belgenin altında Büyük Millet Meclisi Başkanı (Reisi) olarak Mustafa Kemal imzası olduğu gibi, dönemin Bakanlar Kurulu'nu oluşturan kişilerin de imzaları bulunmaktadır. Kuvay-ı Milliye'nin Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasının nedenine Mustafa Kemal Paşa'nın şu sözleri açıklık getirmek¬tedir: "Kuvvet, kesinlikle her türlü emre uyan, tam disipline sahip ordu durumunda bulunandır. Ül¬keye ve ulusa zarar vermeyecek kuvvet ancak o'dur. Oysa, bizim için güç kaynağı m illettir. Milletin zararına neden olan ve tiksindiren bir kuvvet elbette amacın derhal çökmesine neden olacak bir kuvvettir. Ülkenin her cephesinde ve merkezinde bu nitelikte ordu kurmaya çalıştık. Çok şükür bugün başarılarını görmekteyiz ve daha göreceğiz. Fakat batı cephesinde, işte Kuvay-ı Milliye diyoruz, oysa hepimiz Kuvay-ı Milliyeyiz. Biliyorsunuz Ordu Kuvay-ı Milliyedir."(6)

Söz konusu belgenin ortaya koyduğu gerçek; Kuvay-ı Milliye'nin ihtiyaçlarının karşılanması için Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandığıdır. Yoksa Kuvay-ı Milliye'nin ne adı değiştirilmiş ne de Kuvay¬ı Milliye dağıtılmış-kapatılmış değildir. Kuvay-ı Milliye canlılığını korumak için güvenilir bir kurumun koruması altına alınmıştır. Kuvay-ı Milliye'nin, Mili Savunma Bakanlığı'na bağlandıktan sonra, bir örgüt olarak varlığını sürdürdüğünün kanıtı; Kuvay-ı Milliye'nin Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandıktan sonra da (16 Mayıs 1920 gününden sonra), Mustafa Kemal Paşa'nın imzasını içeren bir çok belgede, "Kuvay-ı Milliye" deyiminin kullanılmış olmasıdır. Örneğin; 8 Haziran 1920 günü Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal imzası ile Ereğli Müdafaa¬i Hukuk Başkanlığı'na gönderdiği yazıda, Fransız¬lar'ın, Ereğli'ye saldırmaları durumunda; "Ku vay¬i Milliye ile silahlı olarak mukavemet edin...:' denilmiş, yine Mustafa Kemal Paşa imzası ile 16 Haziran 1920 günü Antep (Ayıntap) Kuvay-ı Milliye komutanlığına resmi yazı yazılmış, (7) 27 Haziran 1920 günü TBMM Başkanı Mustafa Kemal imzası ile yayımlanan bildiride (tamimde), bölgesel Kuvay-ı Milliye örgütlerinin bağlı olacakları birlikler duyu¬rulmuştur.(8) İz1eyen günlerde de "Kuvay-ı Milliye" deyimi kullanılmıştır. Her ne kadar 14 Eylül 1920 de, "BMM Başkanı Mustafa Kemal" imzası ile Mili Savunma Bakanlığı'na (Erkan-ı Harbiye Umumi Vekaleti'ne) yazılan yazı da ve 18 eylül 1920 günlü Bakanlar Kurul Kararında (Heyeti Veki1e Kararı) Kuvay-ı Milliye'nin kaldırıldığı ifadeleri kullanılmış ise de, kaldırılan Kuvay-ı Milliye değil, Kuvay-ı Milliye komutanlıklarıdır. Nitekim, BMM Başkanı Mustafa Kemal imzası ile Demirci Mehmet Efe'ye gönderilen 23 Ekim 1920 günülü yazıda; "Kuvay-ı Milliye Kumandanı Demirci Mehmet Efe'ye" ifade¬leri ile hitap edilmiştir. Yıne TBMM Başkanı M.Kemal imzası ile 16.12.1920 günü Yozgat Ulusal Güçler komutanına gönderilen yazıda "Maraş Kuvayı Milliye Kumandanı Hasan Efe"den söz edilmiştir.(9)

Kuvay-ı Milliye örgütünün varlığına son verilmediğinin belki de en önde gelen kanıtı; Mustafa Kemal Paşa'nın 29 Aralık 1920 günü, Çerkez Ethem sorunu nedeniyle, BMM gizli oturumunda yaptığı konuşmasıdır. Atatürk bu konuşmasında; "Bakanlar Kurulu genel olarak Kuvay-ı Milliye'nin kaldırıl¬masına karar vermiş değildir. Antep'de mücadele eden Kuvay-ı Milliye'dir. Adana ve Mersin cephe¬lerinde mücadele edenler Kuvay-ı Milliye'dir. Dolayısıyla, böyle kuvvetlerin kaldırılmalarına karar verilmiş değildir."(10) diyerek konuya kesin bir biçimde açıklık getirmiştir.

Dipnotlar
(1) Kurtuluş Savaşımız koşullannda Atatürk'ün denetiminde yayımlanan ve Atatürk'ün kaleminden çıktıgından kuşku duyulmayan bu tümce 15 Temmuz 1920 günlü, Hiikimiyet-i Milliye Gazetesinde yayınlanmıştır. Hadiye Bolluk, Kurtuluş Savaşı'nın Ideolojisi, Kaynak Yayınlan, Istanbul 2003, s., 68-70.
(2) 20 Temmuz 1920 günlü. Hiikimiyet-i Miııiye Gaze¬tesinden aktaran, Hadiye Boııuk, Kurtuluş Savaşı'nın Ideolojisi. Kaynak Yayınlan, Istanbul 2003, s., 71-73.
(3) Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 1998, s.9-1O.
(4) Aktaran, Fevziye Abdullah Tansel, Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, Istanbul, 2001, s.98.
(5) Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk (1916-1922), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlügü, yayını, Başbakanlık Basımevi, Anara, 2003, s.158.
(6) Atatürk, 29 Aralık i 920'te TBMM'de yaptıgı gizli konuş¬ma, Hazırlayan ıbrahim Sildi Öztürk,I 'inci TBMM'nin Gizli Oturumunda Atatürk'ün Konuşmaları, Ankara Ticaret Odası Yayınlan, Ankara, 2004, s, 157-158.
(7) Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Cilt8, s.297 ve 322. ¬
(8) Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Cilt:8, s.367. Bu durumda; Düzenli orduya geçilmesiyle ya da emperyalist güçlerin yurdumuzdan çıkanlması ile Kuvay-ı Milliye dagılmış degildir. Kuvay-ı Milliye, ordumuzun koruması altında varlığını sürdürmektedir. Milli Savunma Bakanlığının görev ve teşkilatını düzenleyen, yürürlükteki 1325 sayılı Kanunun 6. maddesi; "Silahlı Kuvvetler hizmetlerinin tam bir bütünlük ve beraberlik içinde yü¬rütülmesi amacıyla Milli Savunma Bakanlıgı, Genel¬kurmay Başkanlığı ile sıkı bir işbirliği ve beraberligi içinde çalışır." hükmünü içermektedir. Yine yürürlükteki Anayasamızın 117. maddesi de; "Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutan görevini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir."
hükmünü içermektedir.
(9) Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Cilt:9, s.339 ve 355., Cilt: 10, s. 1 70.
(10) Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınlan, Cilt:lO, s.216.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder