8 Haziran 2018 Cuma

"YURDUNA YURTTAŞ OLMA BİLİNCİNİN ÖNEMİ" - Hüsnü MERDANOĞLU

YURDUNA YURTTAŞ OLMA 
BİLİNCİNİN ÖNEMİ
Hüsnü MERDANOĞLU
Bir ülke halkının üzerinde yaşadığı; kültür, uygarlık gibi değerler oluşturduğu ve egemenlik hakkına sahip bulunduğu sınırları belli olan, “devlet” olarak anılan, toprak parçası o halkın yurdudur.
Her yurdun halkı, çeşitli toplumsal kesimlerden ya da meslek gruplarından oluşan insan öğesi olabilir. Halkın, yurduna yurttaş bağı ile bağlı olması yurttaşlık kimliğini oluşturur.
Bir yurda yurttaş olmanın belirli ölçüsü, o yurdun yasal haklarından eşit olarak yararlanmasıdır. Eşit haklardan yararlanma devlet ve yurttaş olgularının tarihin sürecinden geçer uzun süren, insanın sosyal yaratık olması ve dayanışma içinde bir arada yaşama çabasının sonucudur.
Genel olarak yurttaşlık hakları; yasalara uymak, vergi vermek, askerlik yapmak, siyasi hak ve yükümlülüklerini yerine getirmek olarak tanımlanır. Yurdunun sorumluğunun bilincinde yurttaşı olma bu yükümlülüklerle sınırlı değildir.
Özellikle içinde yaşadığımız dünya koşullarında devletler, yalnız askeri yönden değil, askeri gücü her yönden destekleyen bilimsel buluşları elde etmek yönünden de üstünlük elde etme yarışı içindedir.
Devletlerarasındaki üstünlük yarışı, insanlık için ezeli bir huzursuzluk kaynağı olan emperyalist beklenti ve amaçlar yönlüden de sürmektedir. Emperyalist beklenti söz konusu olduğunda ülkemizin hedef tahtasında olduğunu ve bunun nedenlerini bilmek, gerekli önlemler almaya duyarlı olabilmek için yurduna yurttaş olmak sorumluğu taşıyanın görevi olmalıdır.
Bu bağlamda ülkemiz;
Asya, Afrika ve Avrupa’nın birleştiği oldukça önemli stratejik bir coğrafi konumda bulunmaktadır.
Henüz önemini koruyan, zengin petrol kaynağına sahip ve tarihin derinlikten beri dini yönden önem taşıyan, çekişmeler içinde yaşanılan Orta Doğu bölgesinin yanındadır.
Her zaman huzursuzluk kaynağı olan balkanlar ve Kafkasya’ya komşudur.
Asya ile Avrupa arasındaki kara bağlantısı ülkemiz üzerinden sağlanmaktadır.
Karışıklık ve savaş halinde olan komşu ülkelere konum itibariyle müdahale edebilecek etkin bir bölgededir.
Ulusal sınırlarımız içinde bulunan Çanakkale ve İstanbul boğazlarımız tarihin derinliklerimden beri stratejik önemini korumaktadır.
Kaynakları ulusal sınırlarımızda olan Fırat ve Dicle nehirlerimiz, bizim olduğu kadar, güneyimizdeki devletlerin can damarıdır.
Zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız, bu kaynakların önemini bilen devletlerin iştahını kabartmaktadır.
Nüfusumuzun %50’den fazlası genç yaşta ve tüketici eğilimlidir. (Hatırlanmalı ki, ülkemizde 1 ayda 1 milyon kadar akıllı telefon satılabilmektedir).
Orta Doğu başta olmak üzere, Kafkasya, Afrika, Avrupa ile Karadeniz ve Akdeniz gibi coğrafi alanlara sınır olması, ülkemizin stratejik konumunun önemini artırmaktadır.
Ayrıca ülkemiz; hızla kentleşen, dünya ile ekonomik ve kültürel bütünleşmesini sürdüren bir ülkedir.
Bu ve benzeri özellikleri nedeniyle yabancılar için; “Asya’ya açılan kilit”, “anahtar” ve “Türkellere bırakılmayacak kadar önemli” bir ülkedir.
İnsan onuruna yaraşır özellikler içeren ve Müslüman ülkeler içerisinde ilk kez laikliği uygulamış olan Kemalist dünya görüşüne sahip olması bu yönüyle Türkiye’nin dünyada tek laik ve demokratik İslam ülkesi olması, ayrı bir önem ve anlam taşımaktadır. Ülkemizin bu özelliğinin, diğer İslam ülkelerine yansıması, kabul görmesi ve örnek alınması emperyalist beklentisi ona ülkeleri rahatsız etmektedir.
Türkiye’yi önemli kılan bir başka etken de Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ın da; “Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat Nehrine kadar bu diyarı senin zürriyetine verdik” ifadeleriyle anlam bulan, “Vaat edilmiş topraklar” olarak bilinen bölgenin bir bölümünde yer almasıdır.
Öte yandan, binlerce km uzaklıktan gelerek, Orta Doğu bölgesinin kendinden başka gücün kontrolüne girmesini engellemek isteyen ABD’nin öncülüğündeki Büyük Orta Doğu Projesi yanı başımızda yürütülmektedir. Bu projeyle ABD; bölgenin yer üstü ve yeraltı kaynakları kontrol etmek yanında, İsrail’in güvenliğini ve genişlemesini sağlamaya, terörü kontrol ederek istediği yöne yönlendirmeyi amaçlamış olmakla, ülkemizi yakından ilgilendirmektedir.
**
Aklını kullanma yeteneğine sahip gençlerimizin, “beyin göçü” olarak yurt dışına taşındığı, bu beyinlerin birikimlerinden diğer ülkelerin yararlandığı acı gerçeği yanında, son yıllarda yurdu terk etmeye hazır milyonların olduğu gerçeğini halkoyu yoklamaların yansımaktadır. Yurdunu her yünüyle tanıması ve ona göre sorumluluklarını yerine getirme bilincinde olması ülke için önemli bir etkendir. Özellikle dünyanın en sorunu bölgesinde (dünyanın merkezinde) yurt edinmiş Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının, Türkiye’nin ekonomik, sosyal, siyasi, askeri, coğrafi, stratejik, yer altı ve yerüstü kaynaklar ile tanıması, tınılanların sevileceği, sevilenlerin korunacağı ve terk edilmeyeceği gerçeği göz önünde tutularak eğitim izlencelerinde, yurdun yurttaş olma bilincinin geliştirilmesine önem verilmelidir. Ne var ki, günümüz eğitim izlencelerinde, yurttaşlık bilgisini içeren derslere yeterince zaman ayrılmamakta, önem verilmemektedir.
Ülkemiz; stratejik ve coğrafi konumu ile çok yönlü olağanüstü kaynaklara sahip olmasıyla birlikte, onurlu bir savaş verilerek kıt kaynaklarla emperyalizmin yenilmiş olması, mazlum ülkeleri sömürme çabası içinde olan emperyalist güçleri rahatsız etmiş, özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra çeşitli içerikteki antlaşmalar ve siyasi yöntemlerle kuşatma altında tutulmaya çalışılmaktır. Bu kuşatmanın, aynen ulusal Kurtuluş Savaşı koşullarında olduğu gibi kırılarak, ülkemizin Kemalist ilkeler doğrultusunda bölgesel güç ve saygın bir devlet olarak yoluna devam etmesi, Atatürk’ün ön gördüğü; Tam bağımsızlık, ulusal egemenlik, ulus-üniter devlet ve çağdaş devlet ilkelerinin yaşama yansıtılmasıyla ve korunmasıyla mümkündür. Bunu gerçekleştirecek olanlar da elbet bu ülkenin yurttaşları olacaktır.
Yurduna yurttaş olma bilinci, emperyalist beklentileri tek başına durduramaya yetmez ise de, emperyalizm ile mücadele etme ruhunu geliştirir, pekiştirir. Unutulmalıdır ki, kağnının kamyonu, çarığın potini yenmesininim temel dayanağı; Kuvayı Milliye ruhu olmuştur.
Atatürk’ün, 20 Mart 1923 günü Konya’da söylediği şu sözleri, her zaman hatırlamak ve gençlerimize hatırlatmak görevimiz olmalıdır: “Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, öncelikle bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki, millî benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder